Bu gün genelde yapmadığım bir şeyi yaparak faceten gelen bağlantılardan birine tıkladım. Burçların insanların karakterlerini etkilediğini hatta belirlediğini ancak çevresel faktörler, ev halleri, okul geçmişi, insanın düşleri gibi bir çok farklı etkenle aynı burca sahip insanların farklı gelişimler sergilediğini düşünmekteyim. Ancak gazete ve internet köşelerindeki günlük burç yorumları ile ilgilenmem. Ancak bugün tıkladığım bir bağlantının yan tarafında burcumun yorumunu görünce kayıtsız kalamadım ve baktım. Şöyle diyordu: "Bugün, uzak yollarla ilgili bağlantılarınızın gündeme gelmesi, beklediğiniz gelişmeleri de beraberinde getirebilir. Olaylara akılcı bir şekilde yaklaşmasını biliyor fakat yanlış seçimleriniz yüzünden zorluklar yaşıyorsunuz. Bugün, takıntılı düşüncelerinizden sıyrılmalı ve kendinizle ilgili değişimleri takip etmelisiniz." İlk cümleyi tutturamamışlar ama diğerlerini ben tutayım bir bakalım ne çıkacak:)
Öncelikle ikinci cümle ilgimi çekti:)) Evet genelde olaylara akılcı şekilde yaklaşıyor fakat yanlış seçimlerim yüzünden zorluklar yaşıyordum.Misal şuanda dosya okumam gerekirken ben bu yazıyı yazmakla meşgulum, yüreğinin götürdüğü yere git felsefem yüzünden:)
Gelelim üçüncü cümleye: Takıntılı düşüncelerden sıyrılmak ve kendimle ilgili değişimleri takip etmek... Bu ara zaten hep hayat seçimlerimiz ya da seçimleyemememiz üzerine düşünüyor, dilime söylettiğim "hayırlısı" kelimesini bir de kalbimden duymak istiyorum. Ama ikisi arası nasıl uzak bir mesafeyse bir türlü varamıyorum hedefe.
Bu yazıyı yazarken beni balkona çıkmaktan dahi alıkoyan yan apartmandan, iki gündür gelmeye başlayan köpek havlamasıyla geriliyorum. Geçen yıla kadar köpeklerden korkardım, tek başıma görev yaptığım yerde arkasına sığınacak kimsem olmayınca yanımda, evin ve işyerinin önünde bekleyen en az yedi köpeğin arasından geçe geçe alıştım. Babam kulağı küpeli köpekler kısırlaştırılıyor dolayısıyla saldırma içgüdüsünü kaybediyor deyince biraz rahatlamıştım. Lakin belediyenin veterinerinin köpekleri kısırlaştırmadan küpeleyip aşıları da dışarıya sattığından mütevellit yargılandığını görünce hangi küpe gerçek hangisi sahte ayırt edemediğimden tedirginliğim devam etti.
Köpekle korku maceram bundan on yıl kadar önce zor bir hamilelik süreci geçirirken bir köpeğin saldırması sonucunda ortaya çıktı. Köpek dediysem saldıran beyaz kıvırcık bir finoydu ve üzerime doğru gelip kesintisiz havlamıştı ben de ısırırsa hamilelik sebebiyle aşı olamayacağımdan bebeğe bir zarar gelirse diye çok korkmuştum. Hatta dogo adında bir alet bile satın almıştım. Bizim duymadığımız frekansta kurt sesi yayan ve bu sesi duyunca köpeğin uzaklaşmasını sağlayan bu aleti ODTÜ öğrencileri yapmıştı. İlk aldığım gün güvenle çıkıp sokaklarda dolaşmış epeyce bir süre köpek bulamamıştım. Dogo olmasa bin tane çıkardı karşıma:) Neyse sonrasında bir köpekle karşılaşıp üzerine doğrulttuğumda köpeğin hiç geri çekilmediğini görüp ben geri adım atmıştım. Köpeğin sahibi de hayvanın sağır olduğunu söyleyince aletin neden işe yaramadığını görmüştüm:) Bir de bilin bakalım kimlere işlemiyormuş alet? Finolara:) Ben zaten bir keresinde yoğurt bir seferinde de muhallebi yerken dişi kırılmış biri olarak bu hale şaşmasam da gülümsüyorum kaderime:)
İşte yıllar yollarla verip el ele akıp giderken hala yaşıyorsam bunu iyi fren yapan kamyon şöförlerine borçluyum:) karşıdan köpek ve kamyon geliyorsa misal, benim tercihim kamyon olmuştu bir zamanlar, çünkü onun freni vardı:) Bu örnekten de anlaşılacağı üzere eskiden epey korkardım köpekten.
Bir gün oturdum çocukluğuma ineyim bir bakayım köpekle maceralarım nasıl deyip mazide gezinirken biliçaltıma atılmış o ilk çengeli buldum. Hayatımda ilk kez sinemaya 9 yaşlarındayken sınıfça bir eğitim gezisi ile gidip "Kuduz" diye bir film seyretmiştim. Bir köyde sırasıyla kudurarak ölen çocuklar vardı, Tarık Akan, Nazan Şoray vardı, çaresizdiler. Köpek o dev sinemanın dev sahnesinde ağzından köpükler gele gele çocukların peşinden koşuyor ve ısırıyordu. O güne kadar da hayvanlarla yakın olmayan ilişkim sanırım bu filmden sonra özellikle köpeklerden başlayarak tüm hayvanlarla kopma noktasına geldi. Herkes kendi yaşam alanında yaşasın, insanların dibine sokulmasın bence :) Apartmanda da köpek beslemek köpeğe zulümdür. Ama burası Çankaya, insanların köpeklerden başka dostu yok, eeee mecbur, onlar da haklı:)
Buraya nerden geldim derseniz, sabah izlediğim bir video beni korkularım üzerinde düşünmeye ve çalışmaya itti.
Linkini paylaştığım bu videoda korkunun öğrettiklerinden bahsediyor, bunun edebiyata katkılarından dem vuruyordu. Olaya hiç buradan bakmamıştım. Vakit buldukça korkularımı bir gece önceden suya bastırıp ertesi gün hikayesinin tadına bakmaya karar verdim, ilki böyle bir şey oldu. Bilinçaltımdaki çengeli çıkarıp, beni o filme götüren ilkokul öğretmenime doğru fırlatıyorum ve artık bir korkumdan kurtuldum. Sevgili Köpekler! Allah'ın bir hikmeti yaratılmışsınız, bu sebeple seviyorum sizi ama daha fazlasını istemeyin benden, çok yaşayın ama benden uzakta:))
HANDAN KILIÇ