Deniz kenarında
bir kentte yaşamanın en güzel yanı, yorulduğunuzda o sonsuz gibi görünen
maviliğin yanına koşmak, belki bir ada çayının belki de acı bir kahvenin ya da yeni
demlenmiş mis kokulu bir çayın vazgeçilmezliği eşliğinde kalbinizin yükünü
boşaltmaktır her rüzgarla kabaran beyaz köpükten bohçaların içine.
Sizi sarıp
sarmalamasına izin vermektir, dalganın içinden gözlerinize değen güneş ışığının.
Ve denizin üzerinden esen rüzgarın ferahlatıcı nefesiyle kirlerinizden arınmış,
yüklerinizden kurtulmuş olarak dönme fırsatı vermesidir kıyı şehirlerinin
güzelliği.
Bunu fark edenler bir daha dönmezler bozkıra ve her daim denize
yakın olmak isterler, mavinin sevdasıyla. Ama bazen de hayatınızı kurmak istediğiniz yeri
seçemezsiniz ve gezersiniz kaderinizin sizi taşıdığı bilinmezler boyunca.
Soluklandığınız her yerde onu ararsınız, o tuzlu kokuyu çekmek istersiniz, onun
rüzgarında nefeslenmek, gözünüzü onun serin sularına bırakıp dalıp gitmek
istersiniz anılara.
Bir sevdadan farksızdır denize olan özlem. Bu ateş düşmüşse
içinize, bir kere göz göze geldiyseniz o mavilikle ve o şehirden ayrılmak
düşmüşse bahtınıza, denizsiz şehirde yaşamak karşılıksız kalmış bir sevda gibi
acıtır canınızı.
Yüzünüze değen kuru rüzgar, cildinize verdiği hasardan daha
fazlasını verir ruhunuza, içten içe suya hasret yaşadıkça kurur kalbiniz de
sizinle birlikte bozkırın sarılığında.
Dolayısıyla denizin kattığı enerjiyle
rahatlamış insanlar yaşarken bir aşkın kenarında, bozkır renksiz, tatsız insanları
barındırır bağrında. Kurudur içleri, sönüktür bakışları, nefeslendirmez
solukları. Ama böyle sığ yüreklerin biriktiği şehirlerde çok nadiren de olsa
gönlü engin bir deniz, kelimeleri nefes, susması güneş olan insanlar da yaşar.
Onlar durdukları yere denizin coşkusunu verir, kıyısına gelenleri ferahlatmadan
bırakmaz. Tıpkı bir deniz gibi dinler sizi sabırla, kötü elektriğinizi alır, sizi umutla dolu gözleriyle ağırlar. Sadece dik duruşuyla bile çok
şey anlatır.
Canını vermekten çekinmeyeceği doğrularına bağlılığıyla nasıl
olunması gerektiğini hatırlatır. Tıpkı bir denizin kıyısından ayrılırkenki
kadar zor ayrılırsınız yanından. Ama nefeslendiğiniz o kısacık zaman bile yeter
ruhunuzu diriltmeye, yola devam edecek gücü tekrar bulursunuz kendinizde.
Ayrılırken
yanından ya kirlettiysem gönül kırgınlıklarımla, ya yorduysam anlattıklarımla
diye üzülürsünüz lakin onun engin bir deniz olduğunu hatırlayarak ferahlarsınız
bir anda.
Kelimelerinizi deniz kabuklarına sarıp derinlerde saklayacağını, hak
etmeyen kimseyle paylaşmayacağını, belki de bir gün kıymetli incilere
dönüştüğünde kelimeleriniz, kabuğunu açıp zarif bir şekilde yine size sunacağını
bilirsiniz deniz misali güzel insanların.
Çorak bir Anadolu şehrinde böylesi
bir insana rastlamanın nasıl bir şans olduğunu ancak denizi bilenler bilir. Ama
işte tıpkı denizin kenarında yaşamak nasıl nasip olmazsa herkese, böylesi insanlara
ulaşmak da çok mümkün değildir. Kalabalıktır deniz kıyıları her zaman. Bazen efkarını
dağıtmaya gelen bir serkeşe açar bağrını, bazen balık tutmak isteyen menfaatçilere,
kimi zaman boş boş çiğdemini çitleyerek
neşesine neşe katmak isteyen avarelere. Hele de güneş varsa gökyüzünde denizi
bir başına bulamazsınız, kıyısındaki kalabalık bırakmaz onu biran olsun kendine.
Ama ne zaman yağmur yağar, şimşekler çakar ve gök de ağlar denizin üzerine işte
o zaman bir başına kalır deniz, durduğu yerde duramaz, dalgalarını salar kıyı
şeridine. Öfkesinden korkar herkes, kaçar gider etrafından. Böylece biraz
dağıtır kederini, kumsalına bırakır içindekileri ve sakinler onun sıcak nefesiyle. Ama her şeye
rağmen başını kaldırmaz bağrına damlalarını salan göğe. Hele de bulutlar
perdesini açıp güneşle gülümseyince dirilir yeniden yeni bir güne.
Deniz gibi insanlar ne kadar az bu şehirde. Ama
dünya gözüyle denizi görmemiş insanlar varken yeryüzünde, deniz gibi bir insanın
kıyısında az bir zaman da olsa nefeslenmek ne güzel bir hediye.
Yine yeniden
mavinin yürek ferahlatacağı, martıdan kelimelerinin özgürlük sunacağı bir deniz
gününde o güzel atmosferi yaşamak dileği gönlümde, Akif İnan’ın “Zaman” adlı
şiirinden bir bölümle son verelim söze:
“Susarak anlattın bütün
gizliyi
Sakladım duygumu ben konuşarak
…
İçimde
bir düzen kaynaşmaktadır
Büyük ve çekingen bakışlarından
En iyi anlatış artık susmaktır
Anladım bunu ben seni bilince
Gel denize yaslan yalnız denize
Sırrını denizler taşır insanın
Zaman bir hızdır ve yıldızdır akan
Esneyen günler ve gece üstünden
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
Gözlerin ne kadar İstanbul öyle “
HANDAN KILIÇ
Çok güzel bir yazı olmuş, ellerine sağlık :) Denize olan o özlemi, hasreti iyi bilirim. Konya'da yaptığım askerliğim boyunca her gece nefesimi içime çeker, deniz kokusu almaya çalışırdım. Döndüğümde de uzuuuun uzun seyretmiştim o eşsiz maviliği. O günlere götürdü yazın beni. Yeniden ellerine sağlık.
YanıtlaSilihsan öncelikle yorum yazma zahmetin için teşeküür ederim senin tarafından hala takip ediliyor olmak benim için şeref bunu bilmeni isterim değerli yazarım:) denize gelince Allah'ın sevgili kuluymuşsun izmirdesin ya ben ne yapayım 5 yıl konya 13 yıl ankara bozkırında duran bir deniz aşığı olarak:( neyse ki az rastlansa da ruhu deniz olan dostlar var da onlarla nefesleniyoz arada izmire selam:)
YanıtlaSilZahmet ne demek arkadaşım, keyifti. Keşke daha çok vaktim olsa bir şeyler okumaya ama şu meretin başına oturduğum gibi işe başlıyorum (çeviriler, düzeltiler, yazılar, hepsi word üzerinde) sonra da ekranda bir şey okumak istemiyorum artık. Keşke daha çok takip edip yorum yazabilsem. En yakın zamanda bir deniz kıyısı tatili diliyorum sana :) Selamlar...
YanıtlaSilYok yok bloglara emek vermek hele de yorum yazmak buna da yğreğini katmak herkesin işi değildir
YanıtlaSilMerhaba kadıkızı.. Bu güzel yazı, yıllar önce terörün tüm acımasızlığıyla hüküm sürmekte olduğu bir güneydoğu ilçesinde görev yaptığım yıllarda, denize olan hasretimi hatırlattı bana.. izninizle o zor yıllarda sık sık benimle olan, üstadın o şiirini buraya aktarmak istedim.. Saygılarımla sn yazar...
YanıtlaSil...................................
Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret,
Bakar ağlarım.
Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından:
Suların yeşili, göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi...
Hala tuzlu akar kanım
İstiridyenin kestiği yerden.
Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Köpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.
Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret.
Orhan Veli KANIK.