Bazı insanlar, henüz onları tanımadan, sadece hayattaki duruşlarıyla
bile bizi etkiler. Dinginlik ve mütevazilik günümüzde pek rağbet görmese de işte
bu duruşu en sağlam kılan hasletlerden olup benim üzerimde çekici bir etkisi
vardır. İnsanlara isimlerinin tınısının da sirayet etiği söylenir ya, işte “Selim
“ ismi de bana hep öyle naif bir ruhu hissettirmiştir ki hani bugün bir oğlum
olsa adını Selim koyarım diyecek kadar sevdiğim bir isimdir.
İsminin yanında uslubunu
da sevdiğim bir yazar olan Selim İLERİ’yi
bu sabah “Yaşasın Haftasonu” adlı programda İclal Aydın’ın zarif sunumu
ile beraber izleme şansını yakaladım, ki Selim İLERİ öyle sıkça televizyona
çıkan biri değildir.
Selim ileri sırf duruşunu
çok sevdiğim bir yazardır, ki dilinin gücü de tartışmadan varestedir. Kendisini, yağmurlu bir günde, yalnız başıma gittiğim İstanbul’da küçük çaplı bir
organizasyonda canlı olarak dinlemiş, kısa bir sohbet imkanından sonra “Annem İçin”
adlı kitabını imzalatmış, ardından zarafetinden etkilenerek yüzümde kocaman bir
gülümsemeyle Çemberlitaş’in sokaklarında yağmurun elleri üzerimde uzun uzun
yürümüştüm.
Bugünkü programda aslında önceden böyle bir duruşu
olmadığını, hatta kibirli bir insan olduğunu söyleyen yazar değişimini şöyle
anlattı: “Ancak annemin 1970’lerde alzheimer hastası olması ve çocuğu konumunda
olduğunuz insanın birden sizin çocuğunuz haline gelmesi üzerine ilişkimizin
birbirimizi kırmak yerine anlamak üzerine gelişmesiyle çok değiştim. 1980 de
annemi de kaybedince kavgaların gereksizliğine inandım.Edebiyatta kavgalı olduğu söylenen yazarları birileri bir araya getirip konuştursaydı kavgalarına devam edeceklerini de sanmıyorum doğrusu. Hatta ben de Kerime Nadir için
çok gençken bir yazımda çok kötü bir romancı diye yazmışım, daha sonra Kerime
NADİR’in bir başka kitabını okurken çok sık adımın geçtiğini görünce o zamanki
telefon rehberlerinden numarasını bulup aradım. Ne istiyorsunuz diye sert bir
sesle cevap verdi. Onu ne kadar kırdığımı anlayınca telefonda ağlamaya başladım
ve ardından sohbet etmeye başladık sonrasında sıkı bir dostluğumuz oldu. Ancak bir kez bile buluşamadık çünkü ona
kanser teşhisi konmuştu ve bu süreçte sık sık telefonla görüşsek de
iyileşeceğim o zaman görüşeceğiz dediğinden yanına gidemedim. Ancak iyileşemedi
ve bana da cenazesine gitmek nasip oldu. “dedi.
Hukuk Fakultesini kendini tamamen yazıya vermek için bırakan
Selim ileri faturalarını ödeyebilmek için başladığı yemek yazıları sonrasında
okurlardan aldığı dönüşlerden duyduğu memnuniyeti de programda şöyle anlattı: ”En
çok etkilendiğim olaylardan biri de sevdiğim şekerlemeleri yazdığım yazıdan
sonra o zamanlarda yurt dışında bulunan bu şekerlemeyi Fransa'dan bir okurum
bulup göndermişti, bunu hiç unutamadım.”
Bu anısını paylaşan yazar, beni biranda hatıraların kollarına fırlattı. Epey gerilere giderek sevdiğim bir yazarı
hatırladım. Bundan 10-12 yıl önceydi. Değerli yazarım bir zamanlar yaşadığı
şehir olan İzmir’e kitap fuarı münasebetiyle imza günü için gelecekti. Bir
yazısında Hisarönü'nün en eski pastahanelerinden olan MENNAN’ın tatlılarını çok
sevdiğini yazmıştı. Ben de Basmane'deki Fuara gitmeden önce Konak’a gidip Mennan’ı
bulmuş yazarımın yanında belki arkadaşları da vardır diyerek birkaç paket
keşkül ve kazandibi almış, fuara öyle gitmiştim. Oldukça sakin olan fuarda yayınevinin
stand sorumlusu ile oturup muhabbet eden yazarımın yanına yaklaşıp selamlaşmış,
konuşup arkadaşlarım için kitap imzalatmış ve keşkül ile kazandibi paketini
takdim etmiştim. Alıp tezgah altına koymuştu, yiyip yemediğini ya da Selim
İLERİ gibi hafızasında bir yer edip etmediğini bilmiyorum. ( Daha sonraki
karşılaşmalarımız ve sohbetlerimizden edindiğim izlenim hatırlamadığı yönünde
idi, yazarların hayranların artması ya
da çok fazla yere gidiyor oluşları ya da herkesin hassas olduğu konuların farklı oluşu buna sebep olabilir, olsun... )
Selim İLERİ'nin pazar günüme bir bir ferahlık katan sohbetinden bir nebze olsun buraya yansıtmak istedim.
Edebiyat bana hep zarafeti anımsatmıştır. Şiire, yazıya
ilgisi olan insanların genelde kabalıkları ya da çevrelerine zararları yoktur.
İnsan ruhunu incelten bir etkisi vardır, kökü edepten gelen ruh sızıntılarının…
Dilerim karşınıza kalbinizi anlayacak incelikte insanlar
çıkar ve edebiyatla edebe riayet eder hale getirdikleri ruhları ile muamele
ederler sizlere… Yoksa halimiz harap oluyor bu incelikler yüzünden…
HANDAN KILIÇ
HANDAN KILIÇ
İnsanları yaşadıkları olgunlaştırıyor sanırım.... Tabi, ders almasını bilenleri, isyan etmeden kabullenenleri...
YanıtlaSilEvet hayat insani bir kivama getiriyor kahve telvesi
YanıtlaSil"sadece hayattaki duruşlarıyla bile bizi etkiler." bayıldım bu cümleye ve çok nadir insanlarda görülür oldu artık bu duruş ..dostlukla
YanıtlaSilIyi tespit cok az artik boylesi insanlar
YanıtlaSil