Yüksek lisans derslerimden biri (ki, en çok merak ettiğim dersti) YARATICILIK VE YENİLİK idi. Dolayısıyla dersin ilk konusu da değişim üzerineydi. Kimseyi teknik detaylarla yormak niyetinde değilim ama bireysel değişimin
süreçleri üzerinde biraz durmak istiyorum:
Bireysel değişim ŞOK'larla ortaya çıkarmış. Mevcut yapı çöker ve insan şok
yaşarmış. Önce inanmak istemezmiş. İnançsızlık sürecini depresyon izlermiş.
Sonunda gerçeğin kabulü aşamasına gelinir, yeni beceriler elde edilir,
rasyonellik sürecine erişilirmiş. Bu noktadan sonra yeni duruma uyum sağlanır ve
bu bir süre böyle devam eder ardından ikinci şok gelir ve yeni bir değişim
süreci başlarmış. Periyodik olarak bu dünyanın ekonomisinden bireyin yaşamına
kadar uzanan bir döngü imiş.
Hayatın da döngüsel olduğu söylenir ya, hiçbir şey birbirinden bağımsız
değildir. Benden yaşça epey büyük bir arkadaşımın hayatını izlerken çıkardığım dersleri bir gün ona anlattığımda düşüncelerimi zaten bilse de, ben anlatırken bir şey yakaladığını ifade etti: Kendi oluşum-değişim
sürecini yaşarken haberi olmadan bir şekilde teması olan herkesi ve her yeri
etkilediğinin farkındalığına erişmişti anlattıklarım üzerinden.
Mevlana da en önemli unsurun
tekrar olduğunu ve dünyadaki herşeyin bir devinim içinde olduğunu anlatır ya.
İşte bir zamandır ben de dikkat ediyorum, dinlediklerim, okuduklarım, yazdıklarım sanki hep
birbirinin devamı. Oysa hiçbirini ben seçmedim. Hatta bu satırlar da
planladığım konular değildi ama galiba insan süreçlere bırakmalı kendini ve
ne olursa olsun dibe vurduktan sonra zirveyi göreceğini unutmamalı. Zirvede ise
daima kalamayacağının bilincinde olmalı.
Yüksek lisans Hocamız, dersini anlatırken, kendini değiştirmek isteyenlerin, hayal gücü, vicdan ve öz bilinçe
sahip olmaları gerektiğini de ifade etmişti. Bu noktada ELİF ŞAFAK'ın en çok satan romanlarından olan AŞK'ın kahramanı ELLA geldi hatırıma. Değişim öncesi sancıyı ciddi boyutlarda
yaşaması ve dibe vuruşuna rağmen içinde değişime direnç gösteren negatif
tepkilere yenilmişti önce. Kırk yaşındaydı, değişmek istiyordu ama değişimin
getireceklerini istese de götürecekleri onu ürkütüyordu.Yıllardır saç modelini
bile değiştirmemesi onun hayata bakışını yansıtmak için kullanılan bir imge
olarak çıkıyordu karşımıza.
Ve sonra birgün bir "şok" ile düştü değişim çarkının içine. Niye
o kadar beklemişti? Çünkü değişimin gerçekleşmesi için sürecin dolması
gerekliydi. Ve bu noktada dua etti Ella." Bana hakiki bir aşk ver- ver ki
kurtulayım bu sıkıntıdan, sıkışmışlıktan- ya da beni öyle duyarsız yap ki
hayatımda aşk olmayışını umursamayayım."
İşte böyle, 18. Kuralda diyor ya Elif Şafak; "Tüm kainat olanca
katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir." Evet yeryüzünde ve uzayda yer alan tüm sistemlerden ekonomiye, işletmelerdeki süreçsel
döngüden, insanın maddi manevi imtihanları olan ruhsal devinime kadar hepsi
mükemmel bir düzende işlemekte ve birbirinin örnekleri
olmaktadır.Yani kısacası herşey birbirine
bağlanmıştır. Domino taşları gibi yerinden oynatılan her taş bir diğerini
etkilemektedir. Kirletilen çevre sağlığı bozmakta, sağlık harcamaları artarken
çalışma performansı düşmekte, ekonomi yavaşlamasın diye teknik yatırımlar
artırılmakta, böylece daha az insana ihtiyaç olduğundan işsizlik ortaya
çıkmakta, sanayileşme arttıkça çevre daha da çok kirlenmektedir ve bir şekilde
bu devinim böyle sürüp gitmektedir.
Öyleyse değişime direnmemeli, değişmek isteyip de değişemediğimize
hayıflanmamalı, eskiler gibi demeli, her şeyin bir vakti, saati var... Dilerim ihtiyacımız neyse vakti çabuk gelir ve değişimi kabullenmek zihnimizin içinde bir ferahlık sağlayarak kalbimizi güçlendirir.
HANDAN KILIÇ
HANDAN KILIÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder