9 Ekim 2013 Çarşamba

DÜNYA DÖNÜYOR SEN NE DERSEN DE...

Dünyanın en değişmez kanunu dönmek üzerine kurulu. Her şey kendi içinde dönüyor. Gece yerini gündüze, karanlık aydınlığa bırakıyor. Mevsimler bir sıcak bir soğuk bizi yoklarken dönüş sırasını bozmuyor. Hatta milletlerin de kaderleri, döngüleri var, bazen inişe geçiyor bazen tırmanışta oluyor.  İnsanların kaderleri de böyle neşe ile keder belli aralıklarla yer değiştiriyor. İnsana da bu tabiat kanunu bilip mevsimine göre giyinmek kalıyor. Gelen sele dur denemediği gibi, güzel güneşli bir güne de kimse hayır diyemiyor, hatta özlemle o günler bekleniyor. İşte bu döngüsel yazgıyı farkedip  duygu ve düşünce bazında içselleştirenler ayakta kalmayı başarıyor. Aksi halde insan hep mutsuz oluyor, bir sıcaktan bir soğuktan şikayet ediyor ve günün güzelliklerini yaşayamıyor.

Buraya  kadar yazdıklarım hepimizin bildiği ancak “şimdi bize kaybolan yıllarımızı verseler” cümlesindeki kaybolan yılların bedeli olarak ancak idrak edebildiği gerçekler. Lakin kaybetmek ve kazanmak kavramı da göreceli ve kaderin döngüsünde o da bu değişmez kurala tabi. Çünkü günler de insanlar arasında döndürülen nimetlerden.Hani bir süre her şey yolunda gider, hani siz yürüyorsunuzdur ve önünüze çıkan kapılar AVM’lerdeki elektronik kapılar gibidir ve daha siz gelmeden açılır, güzel ve akıcı günler yaşanır. Siz böylesi huzurlu  ve mutluyken bir yakınınız, arkadaşınız zor günler yaşıyor olabilir. Sonra gün olur devran döner ve bu sıkıntı devresi size geçer, kapıların önünde beklersiniz açılmaz hatta önünde kazılmış hendekler vardır, göremediğiniz, içine düşersiniz, kimse sesinizi duymaz, çırpınırsınız kendinizce ama nafile. Gün yeniden dönene kadar beklemeniz ve beklerken de bağırıp çağırarak enerjinizi tüketmemeniz gerekir.



Günler insanlar arasında döndürülür lakin döngünün süresi her seferinde değişir, kıtlık ve bolluk süreleri bazen yedi yıldır, bazen yedi ay, bazen de yedi gün. Ama tek gerçek günün döneceğidir, sizin gününüz bitebilir, ama günlerin insanlar arasındaki döngüsü bitmez. Ve sanırım önemli olan doğru zamanda doğru bekleyişi sürdürmek… Hayatın döngüsüne karışabilmek, akışa kendini bırakmak… Tıkanan noktalarda da akıntıya karşı kürek çekmek yerine günün döneceği vakti beklemek… 
    
Ünlü yönetmen Tarkovski,  “Kurban” adlı filminde bir karaktere şunları söyletirken ne de haklı:
 “Neden her şeyin tam tersini yapıyoruz? Her zaman! Bir erkeği sevmiştim, başkasıyla evlendim. Neden? Sanırım, şimdi anlıyorum. Hiç kimseye bağımlı olmak istemiyoruz. İki insan birbirini sevince eşit sevmiyorlar. Biri daha güçlü diğeri zayıf oluyor. Ve zayıf olanı düşünmeden seviyor. Hesapsızca. Bir rüyadan uyanmış gibiyim. Sanki başka bir hayatı artık geride bıraktım. Nedendir bilmem, her zaman direndim. Bir şeylerle savaştım. Kendimi savundum. Sanki içimde başka bir ben vardı. Bana, “Kendini bırakma.” diyordu. Kendini hiçbir şeye teslim etme. Yoksa ölürsün. Yüce Allah’ım, ne kadar da aptalız!”

HANDAN KILIÇ  





2 yorum:

  1. Bizim döngü ayın 15 inden 15 ine doğru işliyor :)

    YanıtlaSil
  2. kurtulalım buz zihniyetten özgür:))

    YanıtlaSil