2 Mayıs 2014 Cuma

YA ÇIKARSA !



Her çıkmaz sokak yeni bir yön gösterir derler. O yön eğer araçla yolculuk yapıyorsanız oklar istikametindedir. Karşımıza çıkan tabelaları takip eder ya da bize sürekli emirler veren navigasyonumuza düşünmeden itaat ederiz. Ve sonuçta aradığımız adrese ulaşır, alet işler el övünür gerçeğini yaşar, kaybolmadan varmanın gururunu kendimize mal ederiz.  

Bugün büyükşehir kapanına kısılmış insanlar olarak kaybolmak nedir, ne getirir ne götürür bunu düşünecek kadar ne lükse ne de vakte sahibiz. Hep yetişilecek yerlerimiz, bitirilecek işlerimiz var. Neredeyse tüm hayatımızı zorunluluklar  esir almış. Yapabileceklerimizi bizim dışımızda bir mekanizma ayarlamış ve biz sadece yerine getiren robotlar gibi koşuşturma çıkmazına dalmışız.

Bir klişeye sığınıp “Niye bunca yoğun çalışıyoruz ki, hele de her şey sağlığa zararlı diyerek ağız tadıyla bize bir şey yedirmeyen uzmanların da hayatımızı bizden çaldığı şu zamanlarda?  Hadi hep beraber güneyde bir sahil kasabasına yerleşelim, hayatımızı yavaşlatalım “ diyecek değilim. Bunu yapma lüksüne sahip değiliz çoğumuz.Yapsak da işkoliklik ruhuna işlemiş şehir insanları olarak oradan da sıkılabiliriz. Hele de internet hızı düşük bir yere denk gelirsek ne yapacağımızı bilemeyiz.

Eskiden her yere yürüyerek ya da toplu ulaşım araçları ile giden biri olarak hayata daha çok karışıyordum. Araç kullanmaya başlayalı yıllar oluyor. Araç kullanmadığım zamanlar için hep kendime yazık etmiş olduğumu düşünüyordum, ta ki bugüne kadar. Bugün evime yakın bir yere gitmem gerekiyordu. Normalde araçla giderdim bu mesafeyi ama otopark sıkıntısının ciddi boyutlara ulaştığı semtimizde arabayı yerinden oynatırsam geldiğimde yerimi kaybedeceğimden yürümeye karar verdim. Tabi bunda içime gelen bahar kadar ara ara bulutların arasından kendini gösteren güneşin de etkisi vardı. 

İşimi bitirip çıktıktan sonra eve doğru değil de ters istikamete gitmek geldi içimden, beni bekleyen işleri yine geceye öteleyerek güneşin cazibesiyle çıktım yoldan.

İki yıldır oturduğum ve birkaç yüz metre uzağımdaki bu sokaklardan  sadece araçla geçtiğimi ve yön tabelalarının emrine uyarak hep tek yöne gittiğimi fark ettim. Evler, balkonlar, yeşillenen bahçeler, renk renk çiçekler vardı sokaklarda. Trafiğin gürültüsüne yenik düşen kuş seslerinin ana arterlerden ayrıldığımızda şehirde de duyulabildiğini hissettim. Ve bugün ilk kez her yere araçla gittiğime, yön tabelalarının esiri olduğuma pişman oldum.

Biraz daha tırmandığım sokakların birinde çıkmaz sokak tabelasının önünde durdum ve ya çıkarsa diyen zihnimin oltasına takılıp yola girdim. Sakin bir sokaktı. En sonuna kadar yürüdüm ve önüme ikiye ayrılan bir merdiven çıktı. Merdiven bir parka iniyordu. Şehrin merkezine bu kadar yakın bir yerde ama şehirden koparacak kadar güzel bir yeşilliğin içinde buldum kendimi. Yağmurun yıkadığı renkler tüm canlılığına kavuşmuştu. Tıpkı Avrupa şehirlerinde olduğu gibi adım attığınızda geldiğiniz kaosu unutturacak  kadar güzel bir rüya bahçesine girdiğimi hissettim. Biraz ıssız olması beni korkutsa da merdivenleri indim. Güvenlik noktasını görünce rahatladım ve yanımdan geçen bayana burası neresi dedim. "Portakal Çiçeği Vadisi "cevabını aldım. Ne kadar güzel bir isim diye düşünürken çocukluğumuzun çizgi kahramanlarından Alice geldi aklıma. Bir aynadan geçerdi başka bir aleme. Dilediği kadar kalır sonra tekrar dönerdi gerçeğine, evine. Ve harikalar diyarının güzelliği ile dalardı uykunun en güzeline. 

Biraz yürüdüm yeşilin tonlarıyla bezeli vadide. Bir köprüden geçtim. Akan suyu, havuzu, çevresine yerleştirilmiş kimisi genç aşıkların işgaline uğramış şık ve rahat bankları gördüm. Bir süre yürüdükten sonra iyi ki çıkmaz sokağa dalmışım diye düşünürken beni bekleyen gerekliliklerin baskısı ile merdivenlerden geri çıkıp harikalar diyarından realiteye geri döndüm. Bir daha kendime ne zaman bu şansı verebilirim bilmesem de en kısa sürede gelmeyi, burada nefeslenmeyi dileyerek bekleyen işlerime doğru yol aldım.
 


Dönüş yolunu yürürken her adımda gittiğimiz yolların bizi "nereye götürdüğünü düşünmemiz" gerektiğini "düşünme" fırsatı buldum. Araç kullanırken sadece yola dikkat etmemiz ve bizim gibi şehir mahkumlarının akışına ayak uydurmamız gerektiğinden boş yere gerildiğimizi hissettim. Mavi göğe, oradan gülümseyen güneşe bakamayınca nereye gittiğimizin o binadan o binaya girişimizin hayat serüvenimize maddi ve manevi bir şey katmadığını fark ettim.

Oysa hayat uğruna uzun acılar çektiğimiz kısa bir yolculuktu. Ve yola çıkan her insan etrafına bakmak, yolun hakkını vermek zorundaydı. Hayat macerasında insanın ruhunu arayacağı, arındıracağı yolları yürümesi gerekiyordu. Bunu başarabilmek için de ana arterlerden ayrılmak ve bizi nereye çıkaracağını bilmediğimiz çıkmaz sokaklara da girmek, böylelikle ruhumuzun labirentlerini keşfetmek  gerekiyordu. Bu kısa yoldan çıkış zihnime bu gelgitleri yaşatırken ruhuma nefeslenme imkanı sundu.


Şehir hapishanelerinin gönüllü mahkumları! Araçlarımızdan inerek şehrimizin sokaklarını adımlayalım. Çevremize yeni yürüyen bebeklerin heyecanı ile bakalım. Her  sabah uyandığımızda o yeni günün bir hediye olduğunu fark ederek dışarı çıkalım. Kendimize bu şansı verdiğimiz bir gün belki bir çıkmaz sokak bizi ruhumuzun derinliklerindeki nice çıkar yollara götürecektir.               

5 yorum:

  1. Hayatta güzel tesadüfler vardır...Gizli bir güç , insanın keşfedip görmesini ister adeta :) yine güzel bir uslupla ifade etmişsiniz değerli yazarım :) kaleminize ve yüreğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize saglik kadi kizi. Buyuk sehirlerde isin ve zamanin mahkumu olan kisilerin duygularini cok guzel ifade etmissiniz... mete

    YanıtlaSil
  3. teşekkürler aykağan:) güzelliklere denk gelebilmek dileğiyle

    YanıtlaSil
  4. sağol mete:) sizi buralarda görmek ne kadar güzel:)

    YanıtlaSil
  5. Deneme-öykü-deneme silsilesde güzel şeyler yazılmış
    Bu konu bir öykünün içine çok güzel oturabilir
    sağolun
    (ve)sair kemal

    YanıtlaSil