24 Haziran 2014 Salı

İNSAN BİR AKŞAMÜSTÜ ANSIZIN YORULUR...




Kalbiyle yaşamanın en büyük zorluğu kelimelerin zihninizden önce yüreğinize değmesi ve sarsıntılarının o kelimeleri her duyduğunuzda devam etmesidir. Bu bir süre sonra sizi sürekli artçılarla yaşamaya mahkum eder. Her depremden sonra daha güçlü yapılaşacağız, kalpsel dönüşümü sağlayacağız dersiniz ama ülkemizin bize de sirayet eden genel tavrı ile gündem hızla değişir ve yeniden deprem olana kadar kalbinize yapmanız gereken yatırımı ihmal edip onu güçlendirmek yerine dışınızı süslemeyi yeğlersiniz. Olur olmaz yere heykeller diker, fıskiyeli havuzlar yapar, bazen duvarlarınızı yeşile boyayarak sahte bir güzellik oluşturursunuz. Size dışarıdan bakanlar ne kadar güçlü, ne kadar güzel bir şehir olduğunuz yanılgısıyla hayran kalırken o artçı sarsıntılara sebep olan kelime düşünce içinizin çıkmazlarına, enkazın altında kalıverirsiniz. 

Neyse ki sürekli sallanan bir coğrafya da doğup büyüdüm. Kalp binam da şehrim gibi derme çatma olsa da alışığım yıkıntılarıma. Bir şekilde çıkıyorum altından. Ama bu sefer biraz derinden ve uzunca sarsınca daha fazla yara aldım. İnsanın depremi önemsemesini ve dışındansa içini mamur etmesi gerçeğini bir kez daha anladım. 

Yıllanmış mevzulardan bile hüzün duyabiliyormuş insan, bu akşamki sarsıntıyla bunu da fark ettim. Bir arkadaşımın eski bir konuyu ısıtıp söylediğimi tam olarak dinlemeden, hatta tamamen yanlış anlamasından kaynaklanan bir kırgınlığını giderebilmek için yaptığım her şeyi, yanlış anlamasını sürdürerek tavrına devam etmesi karşısında, son beş yıldır aslında beni çok iyi anladığını sandığım bir dostumun beni hiç de anlamadığını, hatta sert bir üslup kullanarak ne kadar kalbiyle yaşayan bir insan olduğumu bilmesine rağmen beni kırmaya devam eden orantısız tepkisiyle karşılaşınca tek kelimeyle yıkıldım. Onu kırmamak için çok ince bir dil kullanarak cevap verdim ama insan şairin dediği gibi haykırmak istiyor:

“Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu “

Bir söz var hani “kimseyi haklıyken bile özür dileyecek kadar sevmeyin” diye. Artık kimseyi ona kırılacak kadar tanımak istemiyorum. İnsan için sosyal bir varlık derler ya hani, iyi bir şey değil bu, hele de her şeye rağmen insanları seviyor ve kalbinizde yer veriyorsanız daha da zorlaşıyor işiniz. Bir bilgeye “Yalnızlık zor değil mi demişler, o da şu ibretlik cevabı vermiş: İnsanlarla daha zor! “ 

Bir şekilde birbirimize değecek ruhumuz, hep birileriyle kesişecek yolumuz. Kimi zaman bizi kıranlar olacak, bir enkaza çevirip arkasına bile bakmadan dönüp gidenler, yılların hatırının olmadığını size öğretenler, kimi zaman da kalbinizin değerini bilip sizi fark edenler. 

Bize düşen sanırım gitmek isteyenlere yol vermek, kalbimizde sahip olduğu yüzölçümüne bakmadan ondan kalan bu yeri kamulaştırıp içimizde cennetler inşa edecek bir çabaya doğru süzülmek. Okumak ve okuduğunu hazmedecek kadar yalnızlık hakkını kendine vermek. Hayatın heyulası arasında mecburi birliktelikler dışında kendini insanlardan soyutlayarak içine dönmek ve orada her depremde biraz daha hasar oranı artan binaları yıkıp kalpsel dönüşümü sağlamak.

Belki de en doğrusunu büyük sanatçı :) Sibel Can, eski bir şarkısında söylemiştir; "Bence talih, bence şansın bir de aşkın adresi yok
Gideni boş ver, gelene hoş geldin de başka çaresi yok :)" 

HANDAN KILIÇ

5 yorum:

  1. Ne demisler "Hayat kisa degmez bir kiza." yasa ve gec! Kalpsel donusumune bak... birak yerini kamuya birakmak isteyen birakip gitsin... kalan saglar bizimdir...zaman en iyi dost suzgecidir... dost sandiklarini teker teker eler gecer....

    YanıtlaSil
  2. sağol maimmm sen de olmasan ah bu hayat çekilmez:))

    YanıtlaSil
  3. yazınız çok güzel olmuş. benim de yaşça küçük bir dostum vardı. okurdu yazardı söyleşirdik. bir gün bir gönül macerasına atıldı. hep üzülürken görünce onu dedim ki dikkatli mi olsan. sırtını döndü gitti. o zaman anladım sahiplenmenin sınırlı olması gerektiğini. yürek ve akıl dengesinin daim olmasının şart olduğunu. sizi fark eden yazmışsınız ya. artık ben kimsenin beni keşfetmesini fark etmesini beklemiyorum. madenmiyim ki diyorum:) mühim olan benliklerimizi keşfedebilmek. içe açılan gözlere sahip olmak diye düşünmekteyim. insan insana değince bir imtihandır başlıyor. kısmetimize başa gelenlerden ders çıkarabilmek düşsün inşallah. bu tür tasalara düşmüşler için ne hoş ne zarif bir yazı olmuş böyle. selamlar

    YanıtlaSil
  4. çok teşekkürler ebru aslında bildiğimiz bu gerçeği her gönül verdiğimiz dostla sınanarak öğrenmek ne de acı:(

    YanıtlaSil
  5. "Kalpsel dönüşümü sağlamak"

    YanıtlaSil