17 Kasım 2013 Pazar

İNCELİKLER YÜZÜNDEN...



Bazı insanlar, henüz onları tanımadan, sadece hayattaki duruşlarıyla bile bizi etkiler. Dinginlik ve mütevazilik günümüzde pek rağbet görmese de işte bu duruşu en sağlam kılan hasletlerden olup benim üzerimde çekici bir etkisi vardır. İnsanlara isimlerinin tınısının da sirayet etiği söylenir ya, işte “Selim “ ismi de bana hep öyle naif bir ruhu hissettirmiştir ki hani bugün bir oğlum olsa adını Selim koyarım diyecek kadar sevdiğim bir isimdir. 

İsminin yanında uslubunu da sevdiğim bir yazar olan Selim İLERİ’yi  bu sabah “Yaşasın Haftasonu” adlı programda İclal Aydın’ın zarif sunumu ile beraber izleme şansını yakaladım, ki Selim İLERİ öyle sıkça televizyona çıkan biri değildir.

Selim ileri sırf duruşunu çok sevdiğim bir yazardır, ki dilinin gücü de tartışmadan varestedir. Kendisini, yağmurlu bir günde, yalnız başıma gittiğim İstanbul’da küçük çaplı bir organizasyonda canlı olarak dinlemiş, kısa bir sohbet imkanından sonra “Annem İçin” adlı kitabını imzalatmış, ardından zarafetinden etkilenerek yüzümde kocaman bir gülümsemeyle Çemberlitaş’in sokaklarında yağmurun elleri üzerimde uzun uzun yürümüştüm.

Bugünkü programda aslında önceden böyle bir duruşu olmadığını, hatta kibirli bir insan olduğunu söyleyen yazar değişimini şöyle anlattı: “Ancak annemin 1970’lerde alzheimer hastası olması ve çocuğu konumunda olduğunuz insanın birden sizin çocuğunuz haline gelmesi üzerine ilişkimizin birbirimizi kırmak yerine anlamak üzerine gelişmesiyle çok değiştim. 1980 de annemi de kaybedince kavgaların gereksizliğine inandım.Edebiyatta kavgalı olduğu söylenen yazarları birileri bir araya getirip konuştursaydı kavgalarına devam edeceklerini de sanmıyorum doğrusu. Hatta ben de Kerime Nadir için çok gençken bir yazımda çok kötü bir romancı diye yazmışım, daha sonra Kerime NADİR’in bir başka kitabını okurken çok sık adımın geçtiğini görünce o zamanki telefon rehberlerinden numarasını bulup aradım. Ne istiyorsunuz diye sert bir sesle cevap verdi. Onu ne kadar kırdığımı anlayınca telefonda ağlamaya başladım ve ardından sohbet etmeye başladık sonrasında sıkı bir dostluğumuz oldu. Ancak bir kez bile buluşamadık çünkü ona kanser teşhisi konmuştu ve bu süreçte sık sık telefonla görüşsek de iyileşeceğim o zaman görüşeceğiz dediğinden yanına gidemedim. Ancak iyileşemedi ve bana da cenazesine gitmek nasip oldu. “dedi.

Hukuk Fakultesini kendini tamamen yazıya vermek için bırakan Selim ileri faturalarını ödeyebilmek için başladığı yemek yazıları sonrasında okurlardan aldığı dönüşlerden duyduğu memnuniyeti de programda şöyle anlattı: ”En çok etkilendiğim olaylardan biri de sevdiğim şekerlemeleri yazdığım yazıdan sonra o zamanlarda yurt dışında bulunan bu şekerlemeyi Fransa'dan bir okurum bulup göndermişti, bunu hiç unutamadım.”

Bu anısını paylaşan yazar, beni biranda hatıraların kollarına fırlattı. Epey gerilere giderek sevdiğim bir yazarı hatırladım. Bundan 10-12 yıl önceydi. Değerli yazarım bir zamanlar yaşadığı şehir olan İzmir’e kitap fuarı münasebetiyle imza günü için gelecekti. Bir yazısında Hisarönü'nün en eski pastahanelerinden olan MENNAN’ın tatlılarını çok sevdiğini yazmıştı. Ben de Basmane'deki Fuara gitmeden önce Konak’a gidip Mennan’ı bulmuş yazarımın yanında belki arkadaşları da vardır diyerek birkaç paket keşkül ve kazandibi almış, fuara öyle gitmiştim. Oldukça sakin olan fuarda yayınevinin stand sorumlusu ile oturup muhabbet eden yazarımın yanına yaklaşıp selamlaşmış, konuşup arkadaşlarım için kitap imzalatmış ve keşkül ile kazandibi paketini takdim etmiştim. Alıp tezgah altına koymuştu, yiyip yemediğini ya da Selim İLERİ gibi hafızasında bir yer edip etmediğini bilmiyorum. ( Daha sonraki karşılaşmalarımız ve sohbetlerimizden edindiğim izlenim hatırlamadığı yönünde idi, yazarların hayranların artması ya da çok fazla yere gidiyor oluşları ya da herkesin hassas olduğu konuların farklı oluşu buna sebep olabilir, olsun... )

Selim İLERİ'nin pazar günüme bir bir ferahlık katan sohbetinden bir nebze olsun buraya yansıtmak istedim. 

Edebiyat bana hep zarafeti anımsatmıştır. Şiire, yazıya ilgisi olan insanların genelde kabalıkları ya da çevrelerine zararları yoktur. İnsan ruhunu incelten bir etkisi vardır, kökü edepten gelen ruh sızıntılarının…


Dilerim karşınıza kalbinizi anlayacak incelikte insanlar çıkar ve edebiyatla edebe riayet eder hale getirdikleri ruhları ile muamele ederler sizlere… Yoksa halimiz harap oluyor bu  incelikler yüzünden…     

HANDAN KILIÇ  

4 yorum:

  1. İnsanları yaşadıkları olgunlaştırıyor sanırım.... Tabi, ders almasını bilenleri, isyan etmeden kabullenenleri...

    YanıtlaSil
  2. Evet hayat insani bir kivama getiriyor kahve telvesi

    YanıtlaSil
  3. "sadece hayattaki duruşlarıyla bile bizi etkiler." bayıldım bu cümleye ve çok nadir insanlarda görülür oldu artık bu duruş ..dostlukla

    YanıtlaSil
  4. Iyi tespit cok az artik boylesi insanlar

    YanıtlaSil